14 Eylül 2011 Çarşamba

Yapı Yönetmelikleri ve Deprem

Son zamanlarda bilhassa şehirlerde gerçekleşen depremlerde yapılarda meydana gelen hasarların büyük ekonomik zarara sebep olması, depreme dayanıklı yapıların dizayn edilmesinde hasar kontrolünün de dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.

Bundan dolayı, geleneksel güce dayanan dizaynın yerine geçmesi amacıyla deplasmana dayalı tasarım ve değerlendirme ile alakalı faaliyetler ehemmiyet kazanmıştır. Modern ülke kanunlarında olduğu gibi Türk Deprem Yönetmeliği’nde de (TDY) (ABYYHY, 1998) depreme dayanıklı bina tasarımlarının temel prensibi olarak hafif, orta ve  şiddetli depremlerde binaların performans amaçları amacıyla genel tanımlamalar vardır. Deprem tehlike kademeleri ve binada meydana gelebilecek hasar seviyeleri açısından net olmayan betimlemelere sahip olan bu performans amaçları, deprem yönetmeliğinde verilen şartlarla (süneklik şartı, yanal deplasman hudutları, v.b.) sağlanmaya uğraşılmaktadır. Lakin, yönetmeliklerde verilen geleneksel deprem dizaynı ile bina performansının öngörülen hudutlar dahilinde kalıp kalmadığının kontrolü sağlanamaktadır. Bu kontrolün yapılabilmesi için doğrusal olmayan analiz metodlarına gereksinim vardır. Bu faaliyette, Türk Deprem Yönetmeliği’ne (TDY) göre boyutlandırılmış binaların performansları  değerlendirilerek yönetmelikteki performans amaçlarının değerlendirilmesi ve ayriyeten dolgu duvarların bina performansına etkisinin incelenmesi hedeflenmiştir. Türk Deprem Yönetmeliği’nin performans amaçlarının değerlendirilmesinde hafif şiddetli, orta  şiddetli ve  şiddetli (tasarım) deprem ve ayriyeten alakalı deprem bölgesinde beklenen en büyük depremi takribi olarak temsil eden çok  şiddetli deprem dikkate alınmıştır. 

6 Eylül 2011 Salı

Yapı Malzemesi ve Yoğuşma

20. asrın ilk yıllarından beri gerek sanayinin gelişmesi gerek de çağdaş mimarideki isteklerin artması ile, çağdaş inşaat yöntemlerinin yoğun olarak kullanılmaya başlanması; yapı malzemelerinin, taşıyıcılık vazifelerinin azalmasını, incelmesini ve ısı geçirgenlik dayanımının mühim oranda azalmasına imkan vermiştir. Isı geçirgenlik dayanımının azalması yapı malzemesi yüzeyinde yoğuşmaya neden olmaktadır. Isı geçirgenlik dayanımının arttırılması, dolayısıyla ısı ekonomisinin sağlanması ve yapı malzemesi yüzeyindeki yoğuşmaya engel alınması maksadı ile inşa edilen yapılardaki duvarlarda birden çok yapı elemanı kullanılması zorunlu olmuştur.

Ekonomi ve konfor gereği olarak yapı elemanlarında kullanılan ısı yalıtım malzemeleri  su veya nem ihtiva etmedikleri sürece hesaplama sırasında kabul edilen ön  koşul vasıflarını sağlayabilirler. Lakin su ya da nem, bilindiği üzere epey iyi ısı geçirgenliği olan bir malzeme olup, yalıtım malzemeleri içindeki kılcal hava kanallarını ya da gözeneklerini doldurduğu zaman yalıtım malzemesinin  ısı geçirgenlik seviyesini azaltmaktadır. Ayriyeten su ya da nemin  ısı yalıtım malzemesi içinde kışın donması ya da yazın buharlaşması bu malzemenin deformasyonuna yol açmaktadır.

Yapı malzemelerinde kullanım  koşullarına bağlı olarak  yazın ya da kışın meydana çıkan yoğuşma veya terleme hadisesi; hava ile temas eden yapı malzemesi yüzey sıcaklığının, havanın çiğ noktası sıcaklığının altında olması halinde gözlenmektedir. Kışın yapı malzemeleri iç yüzeyinde görülen (pencere, izolasyonsuz kolon ve kirişlerde, çatı iç yüzeylerinde) bu hadise bazı spesifik koşullarda yapı  malzemelerinin içinde de gerçekleşebilmektedir.

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Bir binadan beklenenler


Bir binadan beklenen; dayanım, durabilite (dayanıklılık), ekonomi, işlevsellik ve estetiğin  bir arada olmasıdır. Binayla alakalı mimar ve mühendisler bu hususları birleştirmelidirler.

Bir bina inşa edilirken şu aşamalardan geçmelidir:

Bina tasarımı: i) Yer seçimi, ii) Zemin etüdü, iii) Sistem seçimi, iv) Projelendirme ve v) Projenin detaylandırılması.

Malzeme seçimi ve malzemenin denetimi:

 i) Kullanılan malzemelerin davranışı, ii) Seçilen malzemelerin maksada uygun olup olmadığı  iii) Kullanılan malzemelerde kalite denetim süreci.

İnşaat süreci: i) Tasarım ile uyumlu bir bina üretim teknolojisi, ii) Montaj ve işçilik.

Bina ekonomik ömrünü tamamlayıncaya kadar projenin devam ettiği kabul edilmelidir. Yurdumuzda yeteri kadar ehemmiyet verilmeyen lakin Marmara Depremiyle önemi ortaya daha bariz olarak çıkan binaların bakımı ve onarımı  aşamalarını da bu sürece katmak gerekir, çünkü bina bir entegre sistemdir. Yurdumuzda bu aşamalara gereken ihtimamın gösterilmediği bir defa daha meydana çıkmıştır. Kullanılan malzemelerde kalite denetim süreci çok aksamıştır. Ayriyeten inşaatın tasarımla uyumlu bir yapı üretim teknolojisine göre yapılmadığı belli olmuştur. Bilhassa montaj ve işçilik büyük ölçüde aksamıştır. Aslında geçmişte büyük faydaları olan tekniker okullarını da kapatmış bir ülkeyiz. Eğitimsiz gruplar inşaatları yapmıştır. Yatırımların Marmara Bölgesi’nde teşvik edilmesi, bu şekilde büyük kentlere kırsal kesimlerden hızlı bir göçün olması, ve  buna denetimsizlik de eklenince felaketin boyutu büyük olmuştur.